4 May 2014

Ünlü ünsüz

haftasonu günaydın'dayım (hani şu et lokantası). siparişi filan verdik. yemekler geldi vs.. böyle yemeğin küşnemeyi hayvanladığım bir aşamasında tüm samimiyetiyle omzuma bir el kondu. ben ele bakarken öteki taraftan anadolu'nun bağrından kopup gelmiş, sanki eve attığı kızın alt dudağına uzanıyormuş sevimliliğinde bir ifade ile bir kafa uzandı:

- efendiiyymmm hoş gelmişsiniz, nassılsınız?

böyle benim kafa ile daha sonra restoran müdürü olduğunu anladığım abi arasındaki mesafe max 15 cm filan. heran birbirimize yumulacaz, restoranda george michael'ın o polisli klibinin havasını estireceğiz gibi duruyoruz.

gözümü kıstım bu adam ne ayak lan diye bakıyorum inceden.

o da tüm sevecenliği ile gülümsemesini esnetmeden gözlerini kırparak bana bakıyor.

biz böyle mal mal birbirimize bakarken, öyle bir an oldu ki; restoran müdürü benim zannettiği o ünlü kişi olmadığımı anladı.

şöyle gözü minimetrik seyreldi. gözünün bebeğine bir hayal kırıklığı, gülümsemesine bir "hassktir" ifadesi geldi.

ben de "beni kime benzetti bu pezevenk acaba" diye anlamaya çalışırken diğer yandan da "küşneme iyice soğudu lan" diye düşünceler aleminde geziniyorum. sonunda daha uzatmayayım dedim ve dile geldim;

- e iyi, senden naaber?

böyle bir e-he e-he attı. "afiyet olsun" deyip ters vites götüm götüm uzaklaştı.

yemek bittikten sonra belki yaşadığımız o kısa süreli ve duygu yüklü anın hatrına benden hesap almaz diye heveslendim ama gözümün yaşına bakmadan 100 liralık hesabı yasladı.

1 Oca 2012

Kara Leke

Geçenlerde bi gün.
Toplantımız var.
Bayağı büyük bir finans şirketindeyiz.
Toplantı odasına girdik, ağır mobilyalı bir odada bir sürü ciddi abiler filan.
Neyse.
Toplantı başladı, ben anlatıyorum filan.
Ama bir gariplik var.
Bir koku geliyor anlatamam.
Sanırsınki biri altına sıçmış.
Öyle böyle değil gözlerim yaşarıyor.
Kokuyu takip ediyorum hemen sağımdan geliyor.
Orada da şirketin genel müdürü oturuyor.
Olacak iş değil.
Bakıyorum, tartıyorum bu adam nasıl altına sıçar diyorum.
O da pis pis bana bakıyor. Bak diyorum anladı suçunu.
Koku artıkça ben de Genel Müdüre bileniyorum. Ne küfürler; pis herif, bu yaşına gelmişsin götünde bokla toplantıya geliyorsun, allah belanı versinler filan.
Artık ben toplantıyı bitirip canımı kurtarma derdindeyim.
Tam o sırada Genel Müdür kalkıp odanın camını açıyor.
İşte lan diyorum kendi kendime, suçun itirafı bu.
Neyse toplantı bitiriyoruz, kendimi nasıl dışarı attığımı bilmiyorum.
Arabaya biniyoruz.
Bi gariplik var.
Koku devam ediyor.
Ulan ne pis adammışsın, üzerime sindi kokun diyorum.
Ama kıllanıyorum.
Lan yoksa derkenn..
...
Sağ ayakkabıyı kaldırıyorum ne göreyim;
Meğersem toplantıya girmeden hemen önce boka basmışım..
...

Bonus: Bütün yazıyı, Genel Müdür'ün gözünden tekrar okuyun.

19 Kas 2011

Işıktan hızlı kafa var


Cern'den gelen haber şu;

Işıktan hızlı parçacık'a dair kural yıkılıyor. Özetinde de diyor ki; yeni deney sonuçlarına göre fiziğin "hiçbir şey ışıktan hızlı değildir" kuralı yıkılmak üzere.

Yoruma gel:

Birol (41) - Adana
"Hiç bir şeyin ışıkdan daha hızlı olamayacağı doğrudur ama ışığın bir hızı yokdur.Keza ışık bir nurdur ve hareked edmez, aksine hasıl olur.Yok bu iddaalardaki gibi ışık hareked eden bir şey olsa mesala rüzgar esdimi ordan oraya savrulması lazım.Nurun ne olduğunu Ademoğlu bilemez böyle şeylerin ne olduğunu ahiredde öğreneceğiz inş."

ahahahahaha...

Adamlar zibilyar dolar harcayıp yerin altında 27 km'lik hadron çarpıştırıcısı yapmış, 72 millettin en zeki adamlarını bir araya toplayıp 8000 fizikçi ile 60 senedir deney ve araştırma yapıyor. Bir sonuca varmış: ondan da emin olabilmek için 10 sene daha deney yapacak. Birol abi tüm deneyleri "iddia" seviyesine indirip bir rüzgar esintisi örneği ile çürütmüş hahaha.

Şundan eminim; o 8000 fizikçiyi helak edersin ama Birol abiyi ikna edecek, o rüzgar esintisi örneğinden daha iyi bir data bulamassın :)

Ben de bu kafa serinliğine ulaşmak istiyorum sayın seyirciler, dünyayı Birol abi gibi görebilmek muhteşem olmazmıydı :)

30 Ağu 2011

Bayramlıklar


O beybe, evde süper bayramlıklar* buldum!

Aslında biraz ilginç oldu.

Farkettim ki garip bir alışkanlığım varmış.

İlginç görüp aldığım şeyleri sonra bakarım diye bir yere atıp, unutuyorum. Sonra bir gün - onu nezaman aldığımı unutacak kadar zaman geçtiği bir gün (burada yıllardan bahsediyoruz) - yanından geçerken "aaa bu ne lan" diye üzerine atlıyorum.

İçimi öyle bir sevinç kaplıyor ki anlatamam. Sanki onu oraya Noel baba bırakmış. Ultimate bir gariban mutluluğu yaşıyorum.

Ev marmara denizi gibi. Bir sürü batık hazine var yatak altına, tavan arasında.

Bu gün kıyamet kopsa, kapıyı kitler, klimayı açıp 10 sene evden çıkmadan yaşarım, o derece!

* Giyim değil o çocuğum, algını yumurtmuşlar senin..

16 Ağu 2011

Kalkış

Pazar sabahı "blogum vardı lan benim" diye kalktım yataktan.

Bu yataktan kalkma olayı çok önemli babacığım. Hayat üzerinde ciddi etkileri var. Mesela daha bugün bi arkadaşım anlattı; yataktan aşık olmuş olarak kalkmış, hem de en yakın arkadaşına!**

Oluyor böyle şeyler. Ciddiye almak lazım. O yüzden gece yatarken en son ne izlediğine dikkat etmek lazım bence. Sonra sabah bambaşka biri olarak uyanma. Mesela gece biraz beynimi öldüreyim hem de yatağa smuut bir geçiş yaparım diye açtın şov tv'yi, baktın  Brokeback Mountain oynuyor.. amann.. yazık edersin..

** Bu ne olm, bize kimse bedavadan aşık olmuyor, kız tavlamak için götümüz çatlıyor. Adaletmi bu!

16 Eki 2009

Domuz Garibi

ucankay: olm nüfusun yarısı aşı olacakmış
ne para kaldırdı herifler

cem: bu işe mi girsek lan?

3 Ağu 2009

Da!

- They make you feel cool. And hey. I met you. You are not cool.
- I know. Even when I thought I was, I knew I wasn't.
- That's because we're uncool. And while women will always be a problem for us, most of the great art in the world is about that very same problem. Good-looking people don't have any spine. Their art never lasts. They get the girls, but we're smarter.
- I can really see that now.
- Yeah, great art is about conflict and pain and guilt and longing and love disguised as sex, and sex disguised as love... and let's face it, you got a big head start.
- I'm glad you were home.
- I'm always home. I'm uncool.
- Me too!

28 Ara 2008

Otuzum

ucankay: naber
cem: iyilik senden naaber
ucankay: nossun 30'a girdik işte bugün
cem: yaşgünün mü lan?
ucankay: hea
cem: yuh, ben 30'a girdiğimde senin gibi ne param ne kariyerim olsa intihar ederdim lan
ucankay: seneye yani hehe
cem: ahaha

11 Ara 2008

bir aşk hikayesi

Geçen trende sağımda bir oğlan solumda bir kız. Nasıl kesiyorlar birbirlerini. Ama öyle aç modunda değiller, romantik komedi havasındalar. İzlerken keşke çantada patlamış mısır, çekirdek filan olsa diyorum. Biri bakarken öteki gözlerini kaçırıyor filan. Nasıl şekerler.
Beni unuttular, gittikçe de birbirlerine yaklaşıyorlar. Aralarında sıkıştıkça sıkışıyorum. Artık öyle bir noktaya geldik ki; bu ikisi kesin evlenecekler, beni de evlat edinecekler heralde diye beklemeye başladım. Tabi bir yandan da sevişme faslı burada olacaksa çocuğa arkamı dönmemeliyim diye de düşünmeden edemiyorum.
Ama gel görki bir durak sonra kızın hanzo bir arkadaşı bindi trene. Kızla konuşmaya başladılar. Bizim oğlan çok bozuldu bu duruma, gurur yaptı.
Oğlan yavaşça trenin arkalarına ilerleyip uzaktan sevdi kızı, kız da kafasını çevirip çevirip oğlanı aradı kalabağın arasında. Bir-iki durak sonra indiler. Bir aşk hikayesi de böyle yalan oldu..

bayram namazı

bayram namazı büyük olay (gerçi bu sene de uyanamadık). hayatımın en fantastik hikayelerini hep bayram namazlarında dinledim. hoca yılda iki kere yakaladığı kitleye en bumbastik hikayelerini anlatır hep. doksan yaşında gökdelene tırmanıp ezan okuyarak düşmanı imana getiren ninemi dersin (evet dış cepheden), iki kuluvallah ile çalışmadığı sınavın tüm cevapları önünde belirip dinsiz hocasını bağsur edenmi.
en iyi hikayeler için işin püf noktası, merkezi değil de alt mahalle camiilerini seçmektir. merkeziler genelde biraz daha üsturuplu olur. ama o mahalle içlerindeki camiiler yok mu, onlar bir başkadır, bambaşkadır..

29 Eki 2008

Işınlamayın ulan!

big bang theory'de sheldon, "ışınlama" ile ilgili en büyük korkuma destek oldu; insan ışınlama sırasında bir noktada yok edilip, öteki noktada tekrar oluşturuluyor. Aslında ölüyor, öteki taraftan çıkan adam aynısı ama bir başkası oluyor. Shaldon'ın dediği gibi, ışınlanma cihazı icat olsa bile hayatta kullanmam kardeşim, gerekirse uzay kostümü ile galaksiyi baştan başa yürürüm ama yine de kullanmam ok'kadar!

not: the big bang theory'de kendimi buluyorum ve galiba bu iyi birşey değil haha

7 Ağu 2008

mega cümleler

Bazen toplantılarda mega cümleler kuruyorum. O kadar uzuyor ki bağlaçlar, tümleçler, edatlar, zarflar derken içimden "nereye gidiyor lan bu cümle" diyorum. Cümleyi akışına bırakıp nasıl bağlayacağımın hesaplarını yapmaya başlıyorum.
Her defasında da sonunu bağlayıp derin bir oh çekiyorum ama zaten dinleyenler cümlenin başını çoktaan unutmuş oluyorlar.