28 Ara 2008

Otuzum

ucankay: naber
cem: iyilik senden naaber
ucankay: nossun 30'a girdik işte bugün
cem: yaşgünün mü lan?
ucankay: hea
cem: yuh, ben 30'a girdiğimde senin gibi ne param ne kariyerim olsa intihar ederdim lan
ucankay: seneye yani hehe
cem: ahaha

11 Ara 2008

bir aşk hikayesi

Geçen trende sağımda bir oğlan solumda bir kız. Nasıl kesiyorlar birbirlerini. Ama öyle aç modunda değiller, romantik komedi havasındalar. İzlerken keşke çantada patlamış mısır, çekirdek filan olsa diyorum. Biri bakarken öteki gözlerini kaçırıyor filan. Nasıl şekerler.
Beni unuttular, gittikçe de birbirlerine yaklaşıyorlar. Aralarında sıkıştıkça sıkışıyorum. Artık öyle bir noktaya geldik ki; bu ikisi kesin evlenecekler, beni de evlat edinecekler heralde diye beklemeye başladım. Tabi bir yandan da sevişme faslı burada olacaksa çocuğa arkamı dönmemeliyim diye de düşünmeden edemiyorum.
Ama gel görki bir durak sonra kızın hanzo bir arkadaşı bindi trene. Kızla konuşmaya başladılar. Bizim oğlan çok bozuldu bu duruma, gurur yaptı.
Oğlan yavaşça trenin arkalarına ilerleyip uzaktan sevdi kızı, kız da kafasını çevirip çevirip oğlanı aradı kalabağın arasında. Bir-iki durak sonra indiler. Bir aşk hikayesi de böyle yalan oldu..

bayram namazı

bayram namazı büyük olay (gerçi bu sene de uyanamadık). hayatımın en fantastik hikayelerini hep bayram namazlarında dinledim. hoca yılda iki kere yakaladığı kitleye en bumbastik hikayelerini anlatır hep. doksan yaşında gökdelene tırmanıp ezan okuyarak düşmanı imana getiren ninemi dersin (evet dış cepheden), iki kuluvallah ile çalışmadığı sınavın tüm cevapları önünde belirip dinsiz hocasını bağsur edenmi.
en iyi hikayeler için işin püf noktası, merkezi değil de alt mahalle camiilerini seçmektir. merkeziler genelde biraz daha üsturuplu olur. ama o mahalle içlerindeki camiiler yok mu, onlar bir başkadır, bambaşkadır..